Aynı anda 4 araba yıkama kapasitesine sahip bir oto yıkamacıdayız. Şirkette 4 yıkamacı çalışıyor. Alışageldiğimiz şekilde yeni gelen arabalar tek bir yıkamacıya atanıyor ve her yıkamacı arabayı 1 saatte hazır hâle getiriyor.
Yıkamacı saat 9:00’da açılıyor ve birkaç dakika arayla 4 araba temizlenmek üzere geliyor. Patron araçları yıkamacılara dağıtıyor. Saat 10:00’da dört araba da hazır durumda müşterilere teslim ediliyor.
Oto yıkamacı biraz sapa bir yerde ve müşteriler en az 1 saat beklemek durumunda kalıyor. Sırada bekleyen başka arabalar varsa bekleme süresi daha da uzuyor. Biraz sıkıcı bir durum ama yapacak fazla bir şey yok gibi görünüyor.
Yoksa var mı?
Su jetlerinin çıkardığı sis ve gürültü arasında dolaşırken patronun aklın bir fikir düşüyor. 1 kişi 1 arabayı 1 saate temizliyorsa, acaba 4 kişi 1 arabayı 15 dakikada temizleyebilir mi?
Yani sabah 4 araba geldiğinde tüm yıkamacılar birlikte ilk gelen arabayı temizlesin, ilk araba bitince hep birlikte ikinci gelen arabaya başlansın ve böyle devam etsin. Bu durumda sadece dördüncü sıradaki müşteri 1 saat beklemek durumunda kalacak. Kaldı ki mevcut durumda zaten hepsi 1 saat bekliyor. Diğer araçlar sırayla 15, 30 ve 45 dakikada teslim edilecek.
Aklına böyle antin-kuntin fikirler geldiği için patron kendine kızıyor. Burası alt tarafı bir oto yıkamacı, yapılan iş ortada, icat çıkarmaya gerek yok…
Yoksa var mı?
Patron yıllardır oto yıkama işinde olduğu için bu yeni çalışma şekline geçebilirse müşteri memnuniyetini ileri bir noktaya götüreceğini biliyor. Memnun müşteri, artan iş hacmi ve kârlılık anlamına geliyor.
Diğer taraftan patron bu işin göründüğü kadar kolay olmadığını da biliyor. Zaten kolay olsa herkes yapardı.
Patron işlerin sakin olduğu zamanlarda oturup karşılaşacağı zorlukları alt alta sıralıyor:
Patron çayını tazeleyip biraz sakinleştikten sonra bu kez bu işi başarması durumundaki faydaları not etmeye karar veriyor:
Mevcutta kalmakla, akışa geçmek arasında arafta kalan tüm sanayicilerin içine düştüğü açmaz oto yıkamacı patronun içinde bulunduğu durumdan farklı değildir.
Yukardaki örnekte görüldüğü gibi patronları akışa geçmekten alıkoyan şey yüksek maliyet değildir. Tam tersi genellikle akışa geçme maliyeti yapılabilecek iyileştirmeler arasında en düşük olanıdır. O hâlde, faydası böylesine açıkken, firmalar akış yolunda adım atmaktan neden imtina ederler?
Birinci sebep insanların düşünme tercihleri ile ilgilidir. İnsanlar eylemler hakkında konuşmayı severler (bu yıkamacı iyi, şu yıkamacı biraz tembel, bu makinanın su basıncı zayıf, vs.). Fakat kavramlar hakkında konuşmak (yıkama işini başka bir şekilde yapmak mümkün müdür, akış sağlanabilir mi, vs.) çoğu kişiye zor gelir. Yani değişimin kendisi değil, sadece düşüncesi bile insanı sıkıntıya sokar.
Diğer bir sebep de bu gibi uygulamalarda doğrudan çalışanlara dokunacak olmamızdır. Gerçek hayatta patron-çalışan ilişkisi yazılı olmayan hassas dengeler üzerine kuruludur. Türk kültüründe ego oldukça üst perdeden seyreder. Bazen küçük bir tartışmada çalışanın aşırı tepki verdiğini, istifa edip gittiğini görürüz. Patronlar da itibarları zedeleneceği için böyle bir çatışma ortamına düşmek istemezler. Bu yüzden de bu gibi aktivitelerden imtina ederler.
Elbette ki zorluklar aşılmak için vardır. İrade, kararlılık ve insancıl bir yaklaşımla bu sorunların üstesinden gelinebilir.
“İrade”den kastımız akış sağlama kurgusunun patron tarafından içselleşmiş olmasıdır. Yukardaki örnekte patron işin zorlukları ve faydaları hakkında bir öngörüye sahiptir ve günün birinde, işin başlaması için düğmeye bastığında, ne istediğini bilen bir lider duruşu sergileyecektir.
Akışın sağlanması için üst düzey yöneticinin düşünce yapısını akışa göre içselleştirmesi ve çalışanları da bu doğrultuda yönlendirmesi, ikna etmesi hayati öneme sahiptir. Patron bu düşünce yapısını özümsemediği sürece oto yıkamacıda akışa geçmek mümkün olmaz.
Aslında oto yıkamacının akışa geçmesi ile 500 kişilik bir fabrikanın akışa geçmesi arasında, ölçeklerin farklı olması haricinde, temel bir fark yoktur. Karşılaşılan zorluklar ve çözüm yolları özde birbirine benzer. Amaç da aynıdır; her ikisi de müşteri talebini en hızlı ve en verimli şekilde sağlamak ister.
Akışa geçmeyi başaran işletmeler rakiplerine göre önemli bir fark yaratırlar. Bu fark, pahalı bir üretim ekipmanı alarak yaratacağınız farktan çok daha üstündür. Akışı başarmak için her detayı önemsemek, sistemi özenle kurgulamak, ekip çalışması yapmak ve insana değer vermek gereklidir. Başardığınızda firmanız gizli ve büyük bir güce sahip olur. Rakipleriniz bu gücü anlamakta ve kopyalamakta zorlanır.
Bu bağlamda akış konusunda firmalar üçe ayırılır: 1)Akışa geçenler, 2)akışa geçenleri seyredenler, 3)neler olup bittiğinden haberi bile olmayanlar.
Siz birinci gruptan olun 🙂
Not: Evimizin yakınındaki oto yıkamacı yazıda anlattığım kurguda çalışıyor (4 araç, 4 yıkamacı, her araba 1 saat).
Arabayı teslim ederken yıkama işçisine sordum: “Sence 4 kişi aynı anda 1 arabayı yıkayabilir mi?”
Su jeti ile ayaklarını temizlerken biraz düşündü ve “olmaz abi”dedi. Sebebini sorduğumda şöyle dedi: “O zaman her yıkamacıya 2,5 TL düşer”
Yıkamacılar araba başına 10 TL kazanıyormuş
🙂