İnternette tanınmış otomobil imalatçılarının üretim hatlarının video görüntüleri görmüşsünüzdür. İçinde üretme hazzını bir nebze taşıyan her mühendis için gerçekten büyüleyici görüntüler bunlar. Bir tanesi aşağıdaki linkte mevcut örneğin. Daha onlarcası var.
https://www.youtube.com/watch?v=7mk3backkao
Birbirine santimetre seviyesinde yaklaşan, fakat asla birbirine çarpmayan onlarca kaynak ve boyama robotu, insansız transport sistemleri, ergonomik montaj aparatları su gibi akan bir imalat hattı, ne yaptığını tam olarak bilen işinin ehli az sayıda operatör, vs vs…
İnsan gerçekten söyleyecek söz bulamıyor. Adeta bir sanat eseri izliyorsunuz, bir başyapıt!
Video sona erip de insan kendine geldiğinde akla gelen ilk düşünce şu oluyor: Robotlar!
Mühendisler kendi kaotik üretim hattını gözünün önüne getirip yorumu patlatıyor: Biz de robotlaşmalıyız!
Oysa gözden kaçan basit bir konu var. Bu gibi üretim hatlarında önde duran kavram robotlaşma değildir, “sürekli akıştır”. Peki, sürekli akış nedir? Sürekli akış, karoserin ilk parçasından, test sürüşündeki bitmiş otomobile kadar hiç ara stok yapmadan, hiç kesintiye uğramadan su gibi akan üretim şeklidir.
Otomobil üreticileri “sistemi robotlaştıralım” diye yola çıkmazlar, onun yerine “sürekli akışa” odaklanırlar.
Sürekli akış yolunda robotlaşması gereken yerler süreç içinde kendini gösterir. Basit bir yatırım geri dönüş hesabıyla önem sırasına göre sürekli akış istasyonları robotlaşma yoluna gider. Bu doğal ve kaçınılmaz bir süreçtir.
Yüksek bedeller ödeyip bir-iki robot alarak işe başlamayın. Önce sürekli akışa odaklanın. Tek başına bir-iki robot size çok fazla katkı sağlamaz. Oysa çok düşük maliyetlerle kuracağınız sürekli akış hatları size yepyeni bir dünyanın kapısını açar.
Ha, sonrasında bir de robotlaşmaya adım atabilirseniz tadından yenmez.